İNSAN Kİ NİSYAN

Acıyla geçtiğimiz yolları bitiriyoruz. Bu yüzden mi içimizin sızısı? Hayat bitiyor diye mi? Hiç aşkı yaşayamadığımızdan mı? Kuğular kadar beyazdır diye anlatmıştı aşkı oysa annem. Her yere kara perdeler yapışıyor neden? Kutsal ne varsa hepsini şu an tüketiyor muyuz?

Keşke gözlerimizi bağlasalardı kurşuna dizilecek bir mahkûm gibi acı sonumuzu görmeseydik.

Ne yazık, çok yazık kimsenin vakti yok kimseyi dinlemeye sonuna kadar bu şehirde. Biz gidiyoruz belki ama kiraz çiçeğimiz açsın Allah’ım. Ne kadar hızla yaklaşıyoruz kara suya. Bir düş ve bir uyku gelse şimdi yanımıza ve bu bir rüya olsa.

Bu bir gerçekse yumuyorum gözlerimi devrilirken üzerime dünya.

Allah’ım pişmanız, hem de çok pişman biz bunu niye yaptık? Sıcacık kokusu kayboluyor burnumuzdan talihsiz merhametin.

Ne yapıyoruz biz kendi ellerimizle kendimize, ne yapıyorum ben? Tutsak kaldığımız ateş dolu dehlizden kurtuluşun kapısı bu kara delik olmamalı. Geri dönmek istiyor muyuz, bir daha mühlet verilmesini? Sahte ve ikiyüzlü insanların elinde oyuncak mı olduk güle oynaya?

Bir dost eli yok mu? Allah’ım. Ben yalanı, ikiyüzlülüğü bilmem bu tuzaktan kurtar beni Allah’ım. Bizi bırakma Allah’ım diyor muyuz?

Rüzgârın önüne kattığı kar taneleri yüzümüze yapışıyor hızla. Bu hayatta önemli olan ne umduğunuz ya da ne hak ettiğiniz değil. Önemli olan ne anladığımız. Hepimizin payına düşen sadece kısa bir anda karar verilen cinnet halinden başka bir şey olmamalı. Yaşadıkları kıyameti hayat zannedenler girdi günaha. Bütün şehrin üzerine uzandı adeta sarhoş eden duman. Ne kadar kapı varsa kapandı o anda ve zincirlerin sesi duyuldu uzaklardan.

Ne sureti vardı artık ne de cinsi henüz âdemden bile çıkarılıp var edilmemişti. Bir rüya gördüğünü zannetti her şeyin yeni baştan başlayacağını. Ama bir türlü birleştiremedi dünyada kollarını. Artık bir insan değildi, bir can, bir umut, bir neşe, bir heyecan ve bir türkü bile değildi insan.

Haydi, vakit varken muhabbete koşalım. Merhametin sırrına erip günahlardan sıyrılalım. Kim diler ki gerçekten iç sızısı gibi bir karanlığı. Kim diler ki kahreden azaba daha şimdiden kavuşmayı.