15 Temmuz FETÖ –PYD darbe planlı terör hareketi daha uzun yıllar konuşulacak ve tartışılacak. Söyleyecek sözü olanlar daha çok şeyler söyleyecekler ve her biri başka bir cephesinden olayı aydınlatmaya ve irdelemeye kayıtsız kalamayacaklar.
Ben de bir başka açıdan üzerinde en çok kafa yorduğum bir açmazdan konuya değinmek istiyorum o da (AKIL)
Allah, insanı yarattı, ona akıl verdi ve peşinden de Kuran’ı gönderdi. Bundan maksat, insanın doğruyu Kur’an ve akılla bulmasını sağlamaktı.
Allah yarattığı kulunun karanlık kâinatın içinde ışıksız kalmasın, yolunu kaybetmesin ışığı bulsun istedi.
Yanlış görüş ve uygulamalardan kurtulmak, Kuran’ın ve aklın ölçüsü ile mümkün olacaktı zira.
Bunun başka bir yolu yoktu.
15 Temmuz FETÖ –PYD darbe planlı terör hareketi sonucunda her meslekten gözaltına alınan ve tutuklanan kişiler oldu malumunuz ve bunların ifadeleri alındıkça işin vahameti daha çok ortaya çıktı ve hepimizi hayretlere sevk etti.
Gözaltına alınıp tutuklanan ve itirafçı olmayı kabul eden bir hâkim karı kocanın ifadesi beni dehşete düşürdü.
Bu hâkim karı koca ifadelerinde şunu diyorlardı: “Hâkimler ve savcılar yüksek kurulunun seçimlerinde ağbiler bize geldiler Fetullah Gülen’in rüyasında Peygamber efendimizle görüştüğünü ve peygamber efendimizin ona talimatlar verdiğini bu yüzden oy kullanacakları zaman işaret edilen adaylara oy vermemiz gerektiğini söylediler. Bizde bunu bir emir bildik ve bize söylenen adaylara oy verdik. Ama seçim sonuçları açıklanınca işaret edilen adayların kazanamadıklarını gördük ve bize yalan söylendiğini anladık. Zira Peygamberimiz asla yalan söylemezdi.” ifade böyle.
Şimdi düşünün. Üniversite eğitimi almış bir hâkim karı koca. Görülüyor ki inançları var ama NEYE inanıyorlar? İnandıkları dinin adı ne? Bunlar aramızdalar ve kim bunlar? Bize benziyorlar ama içlerindeki gerçek kimlik ne?
Kâmil insana yakışan bu mudur?
İşte bu vahim ifadeden yola çıkarak bir perspektif sunmak istiyorum bu gibi düşünen herkese, tüm bağlılara.
İslâm, aklı yok saymaz ve onu yok sayarak insana yaklaşmaz. Salim bir akıl, vahyi yok sayıp inkâra sapmaz. Çünkü vahiy ve akıl, birbirine amaç ve araç kılınmışlardır.
Görülüyor ki 15 Temmuz FETÖ –PYD darbe planlı terör hareketi iştirakçileri, onun sempatizanları, bağlıları “aklı” yok saymışlar akıllarını başkalarına teslim etmişler. Kuran’ın onlara emrettiği(Hiç akletmezmisiniz) emrini yok saymışlar yada onların inandım dedikleri dinlerinde akıl kavramına yer yok.
Hz. Peygamber(as) de, kendisine Yüce Allah’tan vahiy gelene kadar, sağduyusu ve aklıselimine göre hareket etmiş; vahiy geldikten sonra da Kuran’a uygun olarak yaşamış ve hüküm vermiştir. Kuran’ın açık bıraktığı alanları da aklını kullanarak, yani ictihad yaparak doldurmuştur. Böylece Hz. Peygamber(as), İslâm dininin bilgi ve hüküm kaynağının “vahiy” ve “akıl” olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
Ne yazık ki, zamanla bu kaynaklar gözardı edildi. Kasıtlı olarak bozuldu ve iğdiş edildi. Bunun sonucu İslâm dünyasında çeşitli akımlar ortaya çıktı.
Küresel sömürü düzencileri bunu gördüler bir açıdan da işin bu noktaya gelmesinde gayretkar oldular ve karşımıza İŞİD gibi FETÖ gibi organizmaları çıkararak aslında insanların DİN algılarının ırzına geçtiler. Bu hâkim karı koca gibi kimlikler toplumda karşımıza çıktı.
FETÖ gibi kurgulanmış organizeli sapık akımlar, kendi benimsedikleri görüşlerin dar ve katı kalıpları içinde kalarak batıl ve şizofrenik geleneklerine gösterdikleri sadakâti, Allah’a ve Elçisine gösteriyormuş gibi yapıp aslında tam aykırı ve zarar verici bir faaliyet içinde yer aldılar. Alıyorlar.
Dini, kişisel yorumların yedeğine bağlayıp İslâm düşmanı siyasi ve küresel güç odaklarıyla çıkar ilişkisine girecek kadar da kişiliksiz, hain, köle ve sapkınlar. Asla İslam ile bir alakaları yok.
Şizofrenik bir inanç sistemi içerisinde kendi dünyalarını kuruyor ve bütün insanları bu dünyanın kölesi haline getiriyorlar.
Bu problem, bir musibettir. Bu musibetten kurtulabilmek için bilgiyi, inancı ve dürüstlüğü yanına alan bir gayretle Allah’a dönmek ve O’nun dinine uymak gerekmektedir.Zira bu yaşananlar ile esas hedef alınan İSLAM dır.
İslâmî telâkkiye göre akıl, imandan sonra en büyük nimet olarak kabûl edilir. Çünkü akıl ilâhî teklifin temel şartı; Allah’a kulluğun en önemli vâsıtasıdır.
Allah’ın nimetlerini tanımayı sağlar ve O’na şükretmeye vesile olur.
Tasavvufî telâkkide beden mülkünün pâdişahı ruhtur. Akıl onun veziri olup Hak ile bâtılı birbirinden ayırmaya yarayan bir nurdur.
Kalb, aklın zıddı değildir. Bir yere kadar akılla kalb iç içedir. “Akletme” kalbin bir fonksiyonudur. Kuran’da buna işaret vardır.
Metafizik konularda kalb aklı aşar. Bu alanda kalbin sezişi esastır.
Kalbin gayb âlemine bakan bir penceresi vardır. Buna “kalb gözü” denir. Üstü günah ve cehalet ile kaplı olan “kalb gözü” nefse zor gelen şeyleri yaparak temizlenebilirse manevi âlem ve oradaki gerçeklerin perdesi açılır. Bu bilgilere marifet, irfan, ilhâm ve ledünnî bilgi denir.
“Bildikleri, sadece dünya hayatının dış görünüşüdür; ama âhiretten habersiz, gafildirler.” (Rum, 30/7), “O halde Bizi anmaktan, bu Yüce Kitabımızı dinlemekten uzak duran ve dünya zevkinden başka bir şey istemeyen kimseleri sen de bir tarafa bırak! Onların bilgi seviyesi ancak bu kadardır; bildikleri bilecekleri budur. Senin Rabbin, kimin Allah’ın yolundan saptığını, kimin doğru yolda yürüdüğünü pek iyi bilir.” (Necm, 53/29-30) mealindeki ayetlerde aklın bu iki fonksiyonuna işaret edilmiştir.
Akl-ı meada “vicdan” denir, vicdanda denge aranır; değerler vicdana aittir, bütün değerler gayeye bağlı oluşurlar, sebebe bağlı oluşmazlar. Yaşamda bir sebeplere bağlı aklımız var. Akl-i meâd, iki gözüyle işin sonuna, kıyamete bakar; din gününü görür ve akletmiş olur.
Bu Fetöcü vahşiler aklı kiraya verdikleri için vicdanları yoktur. Onlar için her şey mubahtır ve herkes onların nizamına hizmet etmelidir. Etmeyenlerin bir önemi yoktur öldürülmeleri haktır.
15 Temmuz FETÖ –PYD darbe planlı terör hareketi musibetinden daha çok dersler çıkarmamız gerekecek.
Bir musibetin bin nasihatten iyi olduğu zamanlardayız.
Nasıl bir kötülükle karşı karşıya olduğumuzu anlayabiliyor muyuz?
Hiç akletmez misiniz daha?